28 Ağustos 2014 Perşembe

SIRA CETVELİNDE ESAS ALINACAK ALACAK TUTARI'NA İLİŞKİN 2013 tarihli YARGITAY KARARI


T.C.

YARGITAY

23.HUKUK DAİRESİ 

BAŞKANLIĞI

 

Esas                    Karar

2013/133      2013/736

 

11.02.2013

 

  • İHALENİN FESHİ
  • SIRA CETVELİNDE ESAS ALINACAK ALACAK TUTARI
     
     
    ÖZETİ: İhale tarihine göre değil, ihalenin kesinleşme tarihine göre hesaplanacak alacak tutarlarına sıra cetvelinde yer verilir.

 

Taraflar arasındaki sıra cetveline şikayetin yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı şikayetin kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde şikayet olunan vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

-KARAR-

Şikayetçi vekili, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla girişilen takipte borçluya ait taşınmazın 30.04.2010 tarihinde yapılan ihale sonucunda 135.100,00 TL bedelle satıldığını, açılan ihalenin feshi davasının reddine dair verilen kararın kesinleştiğini, sıra cetvelinde, ilk sırada yer alan ve 1. derecede ipotek alacaklısı olan şikayet olunanın alacağının, 26.12.2011 tarihi itibariyle 110.433,76 TL olduğunu, ancak ipotek limiti 110.000,00 TL olduğundan ipotek limit miktarının, şikayet olunana ödenmesi sonrasında kalan miktarın, müvekkiline ödenmesine karar verildiğini, ihale tarihi, 30.04.2010 olmasına rağmen dosya alacağının 26.12.2011 tarihi itibari ile ulaştığı miktar dikkate alınarak sıra cetveline esas alacak miktarının tespit edilmesinin ve şikayet olunana buna göre pay ayrılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, şikayet olunanın limit ipoteğine dayalı alacağına işletilecek faizin satış tarihine kadar hesaplanmasının gerektiğini, İİK'nın 138/2. maddesi gereğince satış tarihinden sonra işleyen faizler için pay ayrılamayacağını ileri sürerek, Mersin 3. icra Müdürlüğü’nün 2009/8744 Esas sayılı dosyasında düzenlenen 18.01.2012 tarihli sıra cetvelinin iptali ile düzeltilmesine karar verilmesini talep ve şikayet etmiştir.

Şikayet olunan vekili, şikayetin reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; sıra cetvelinde esas alınması gereken meblağın, ihale tarihine kadar olan süreç için hesaplanması gerektiği gerekçesiyle şikayetin kabulüne, sıra cetvelinin iptaline karar verilmiştir.

Kararı, şikayet olunan vekili temyiz etmiştir.

Şikayet, sıra cetvelinde ayrılan paya itiraza ilişkindir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, ihalenin feshi dava edilen taşınmaz bedelinin paylaştırılmasında, satış tarihinin, ihale tarihi mi, yoksa ihalenin feshi talebinin reddinin kesinleşme tarihi mi olduğu noktasındadır. İİK'nın 138/1. maddesindeki "Mahcuz mallar tamamıyla satıldıktan bedelleri alakadarlara hisselerine göre paylaştırılır.” hükmü uyarınca, sıra cetvelindeki alacaklar satış tarihi itibariyle belirlenir.

İki tarafın iradesiyle yapılan satış sözleşmesini düzenleyen 818 sayılı BK'nın 182/2. (6098 sayılı TBK'nın 207/2.) maddesine göre, “Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.” Burada, satış akdi kurulduğu anda sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça derhal satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devrettiği ve alıcının, bedel ödeme borcunu ifa ettiği kabul edilir.

Cebrî artırma yoluyla satışta ise durum farklıdır. İİK’nın 134/1. maddesi ilk cümlesine göre “icra dairesi tarafından taşınmaz kendisine ihale edilen alıcı o taşınmazın mülkiyetini iktisap etmiş olur.” Benzer yönde 818 sayılı BK'nın 225/1.(6098 sayılı TBK’nın 275/2.) maddesinde “Cebri artırma yoluyla satış, artırmayı yöneten memurun en yüksek bedeli öneren kişiye ihale etmesiyle kurulmuş olur.” İİK'nın 134/4 maddesi uyarınca “Taşınmazı satın alanlar, ihaleye alacağına mahsuben iştirak etmemiş olmak kaydıyla, ihalenin feshi talep edilmiş olsa bile, satış bedelini derhal veya 130. maddeye göre verilen süre içinde nakden ödemek zorundadırlar. İcra müdürü, ödenen ihale bedeli ile ilgili olarak ihalenin feshine yönelik şikayet sonucunda verilecek karar kesinleşinceye kadar para bankalarda nemalandırılır. İhalenin feshine ilişkin şikayetin kabulüne veya reddine ilişkin kararın kesinleşmesi üzerine, ihale bedeli nemaları ile birlikte hak sahiplerine ödenir” Burada anılan maddelere göre cebri artırma yolunda ihale edilmekle en yüksek teklifi yapan, bu satıştaki teklifi ile bağlı ve bu sözleşmenin tarafı haline gelmiş ve edim borcu yüklenmiş ise de ;

İİK'nın 134/1. maddesi ikinci cümlesindeki “İhale kesinleşinceye kadar taşınmazın ne şekilde muhafaza ve idare edileceği icra dairesi tarafından kararlaştırılır.” ve İİK'nın 135/1. maddesindeki “Taşınmaz alıcıya ihale edilip bedeli alındıktan sonra alıcı namına tescil edilmesi için 134. maddede yazılı müddete riayet edilerek tapuya müzekkere yazılır” hükümlerinden anlaşılacağı üzere, cebrî artırma yoluyla satışta alıcı satılana iki tarafın iradesiyle yapılan satış sözleşmesindeki gibi sözleşmenin bağlayıcı hale gelmesiyle değil, ihalenin feshine yönelik şikayet sonucunda verilecek red kararı kesinleşince ulaşabilmekte ve aynı şekilde İİK'nın 134/6. maddesinde düzenlenen “ihale bedeli alacaklılara ödenmez.” hükmüne göre satıştan yararlanacak olan ihale borçlusunun takipteki alacaklıları ihale anında değil ihale kesinleştikten sonra satış bedeline ulaşabilmektedir. Kanun koyucunun, “ihalenin kesinleşmesi” ibaresini kullanmasındaki amaç buradaki satışın cebri olma özelliğinden kaynaklanan satışın bir anlamda askıda olmasıdır. İhale ile en yüksek teklifi yapanın, sözleşmenin tarafı haline gelmesi ve mülkiyetin geçmesine ilişkin düzenlemeler ise hukuki güvenlik içinde satıştan sağlanan amacın en yüksek seviyede sağlanmasına yöneliktir.

Somut olayda, bedeli paylaşıma konu taşınmazın, 30.04.2010 tarihinde yapılan ihalesinin feshi istemiyle Harran İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2010/11 Esas sayılı dosyası ile açılan davada ihalenin feshi davasının reddine karar verildiği, kararın kesinleştiği anlaşılmıştır (İİK'nın 134, 135). Bu itibarla mahkemece, ihalenin kesinleşme tarihine göre sıra cetveline dahil alacakları hesaplayan sıra cetvelinin doğru olması sebebiyle şikayetin reddi gerekirken, ihalenin feshi davasının açılmadığı durumda geçerli olan yazılı gerekçeye dayalı karar verilmesi doğru olmamıştır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, şikayet olunan vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, şikayet olunan yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 11.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

27 Ağustos 2014 Çarşamba

ANONİM ORTAKLIKLARDA GENEL KURUL KARARLARININ YOKLUĞU VE BUTLANI


GİRİŞ

 

 

Anonim ortaklıklarda genel kurul(GK), pay sahiplerinin veya temsilcilerinin usulüne uygun çağrı üzerine belirli bir gündemi görüşmek ve karara bağlamak için bir araya gelmesinden oluşan, ortaklığın karar ve irade organıdır[1].

Genel kurul, oy hakkına sahip paysahiplerinin veya temsilcilerinin iradelerini açıkladığı ve bilgi aldığı ve ortaklık işlerine ilişkin bazı hakların kullanıldığı bir kuruldur[2].

Genel kurul kararlarının geçerli olabilmesi için bazı şartların yerine getirilmiş olması gerekir. İlk olarak, genel kurulun toplanmasında toplantı nisabı ve karar alınırken karar nisaplarına uyulmuş olması gerekir. Ayrıca alınan kararların kanuna iyiniyet esaslarına ve şirket esas sözleşmesine aykırı olmaması gerekmektedir.

Genel kurul kararlarının butlanı eTTK’da düzenlenmemiş, kararların butlan sebebiyle batıl olması durumu BK hükümlerinden yararlanılarak tespit edilmekteydi. Yeni TTK ’nun yürürlüğe girmesiyle birlikte, butlan sebebiyle batıl olan kararların hangi hallerde meydana gelebileceği düzenlenmiştir. Ancak genel kurul kararlarının yokluğunun hangi durumlarda oluşacağı düzenlenmemiştir.
 

 

GENEL OLARAK

 

Bir genel kurul kararının yokluğu başlangıçtan itibaren bir genel kurul kararının mevcut olmadığını ifade eder[3]. Genel kurul kararları hakkında, aynı zamanda hukuki işlem olmaları nedeniyle, sakat hukuki işlemlere uygulanan müeyyideler uygulanabilir[4]. 6102 sayılı TTK ile, genel kurul kararlarının sakatlığı, 6762 sayılı TTK’ya nazaran farklı şekilde düzenlenmiştir. Bu farklılık, alınan kararların butlanı, kararların iptali için açılan davalarda ileri sürülen aykırılıkların, genel kurul kararlarının alınmasında etkili olması ve özel iptal sebepleri konularında olmuştur[5]. 6102 sayılı TTK’da butlanla malul genel kurul kararları açıklanmasına rağmen, yokluk müeyyidesinin hangi hallerde ve neye göre söz konusu olacağına dair hiçbir hüküm yer almamıştır.

TTK md.423’e göre, ‘’Genel kurul tarafından verilen kararlar toplantıda hazır bulunmayan veya olumsuz oy veren pay sahipleri hakkında da geçerlidir’’. Kanun hükmü çok nettir. Genel kurul kararları, ister olumsuz oy vermiş olsun, ister muhalefet şerhini tutanağa geçirtmiş olsun, isterse toplantıya katılmamış veya vekaleten dahi temsil edilmemiş olsun, tüm anonim şirket ortakları hakkında geçerli ve bağlayıcıdır[6].

 

A- GENEL KURUL KARARLARININ YOKLUĞU

 

Bir genel kurul kararının yokluğu, başlangıçtan itibaren bir genel kurul kararının olmadığını ifade eder. Öncelikle, genel Kurul kararlarının meydana gelebilmeleri koşullarını belirleyen TTK hükümleri topluca değerlendirildiğinde, bir genel kurul kararından sözedilebilmesi için ‘’genel kurul’’ ve ‘’karar’’ unsurlarının varlığı gerekir.

TTK’na göre bir genel kurulun varlığından sözedilebilmesi için ilk koşul, paysahiplerinin ve temsilcilerinin genel kurul olarak bir araya gelmeleri, yani toplanmalarıdır(Bkz. TTK md.415, 425 vd.; 409 vd.; ve 416)[7]. Genel Kurul toplantısının geçerli olabilmesi için ilk olarak geçerli bir davet olması gerekir. Davetin hangi şekilde yapılabileceği TTK’da, diğer özel kanunlarda ve anasözleşmede belirtilen şekillerde yapılmalıdır. Bunun tek istisnası, bütün pay sahipleri veya temsilcilerinin toplantıda hazır bulunmaları ve içlerinden hiçbirinin toplantı yapılmasına ve karar alınmasına herhangi bir şekilde itiraz etmemesidir. Genel olarak bir davetin varsayılabilmesi için şu üç ana koşulun gerçekleşmiş olması gerekir:a)Davet bütün paysahiplerine yapılmış olmalıdır; b)Davet, kanun veya anasözleşmeye göre görevli veya yetkili organlar veya kişiler tarafından yapılmalıdır; c)Davet, şekil ve özü bakımından olağan bir dikkat ve özeni gösteren her paysahibinin belli bir yer ve zamanda genel kurulun toplanacağını tahmin edebileceği nitelikte olmalıdır.

 

1)Davetin Tüm Paysahiplerine Yapılması:

 

Genel kurul toplantısına davetin bütün paysahiplerine veya temsilcilerine yapılması davetin geçerlilik koşuludur. Toplantıya davetin’’Pay defterinde yazılı pay sahipleriyle önceden şirkete pay senedi veya pay sahipliğini ispatlayıcı belge vererek adreslerini bildiren pay sahiplerine, toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazeteler, iadeli taahhütlü mektupla...’’ bildirilmesini emreden TTK’nun 414. md. si hükmü, her bir paysahibinin genel kurul toplantısından haberdar olabilmesinin ve anılan temel paysahipliği haklarını kullanabilmesinin asgari koşullarını düzenlemektedir ve bu niteliği ile mutlak emredici bir hükümdür[8].

 

2)Davetin Yetkili Organ Veya Kişilerce Yapılması:

 

Genel kurul, süresi dolmuş olsa bile, yönetim kurulu tarafından toplantıya çağrılabilir. Tasfiye memurları da, görevleri ile ilgili konular için, genel kurulu toplantıya çağırabilirler(TTK md. 410). Yönetim kurulu genel kurulu her faaliyet dönemi sonundan itibaren üç ay içinde olağan toplantıya(TTK md. 409/1) ve ‘’lüzumu halinde’’ de olağanüstü toplantıya(TTK md. 409/2) çağırır. Ancak görev süresi sona ermiş veya seçimine dair karar kesinleşmiş mahkeme hükmüyle geçersiz olan yönetim kurulunun genel kurulu toplantıya davet yetkisi yoktur.

Yönetim kurulu davet yetkisini kurul olarak haizdir. Bu nedenle davet konusunda kurul olarak karar alması gerekir. Kurul üyelerinden birisi veya birkaçı da kurul kararı ile davetin yapılması konusunda görevlendirilebilirler. Geçerli bir davet yapılmış olması için yönetim kurulunun davet konusunda aldığı kararın da hukuken geçerli olması gerekir[9]. Eğer davet yetkisiz kişilerce ‘’Yönetim kurulu’’adına yapılmışsa, yokluk söz konusu olur ve yetkili olmadıkları halde genel kurulu yönetim kurulu adına toplantıya çağıranlar bu nedenle doğan zararlardan sorumludurlar.

 

 

3)Davetin Yapılış Şekli ve İçeriği Bakımından Geçerlilik Koşulları:

 

Paysahiplerinin genel krurul toplantısına ne şekilde davet edilebilecekleri TTK’nun 414. Md.sinde düzenlenmiştir. Buna göre, ‘’(1)Genel kurul toplantıya, esas sözleşmede gösterilen şekilde, şirketin internet sitesinde ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan ilanla çağrılır. Bu çağrı, ilan ve toplantı günleri hariç olmak üzere, toplantı tarihinden en az iki hafta önce yapılır. Pay defterinde yazılı pay sahipleriyle önceden şirkete pay senedi veya pay sahipliğini ispatlayıcı belge vererek adreslerini bildiren pay sahiplerine, toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazeteler, iadeli taahhütlü mektupla bildirilir. (2) Sermaye Piyasası Kanununun 11 inci maddesinin altıncı fıkrası hükmü saklıdır.’’ Bu koşulların yerine getirilmemesi durumunda, böyle bir davet üzerine toplanan genel kurulda alınmış olan kararlar yoklukla maluldur; meğerki ‘’davetsiz genel kurul’’ koşulları gerçekleşmiş olsun.

Genel kurulun daveti şekline dair anasözleşmede öngörülen diğer gazete ve araçlarla ilan yapılmamış olması da davetin ve bu davetin üzerine toplanan genel kurulda alınan kararların yokluğuna yol açar[10]. Buna karşılık anasözleşmede birden çok defa yapılması öngörülen ilanların bir kere yapılmış olması davetin yokluğuna neden olmaz. Çünkü davetin en az varlık koşulu gerçekleşmiştir. Keza, TTK’nun 414. Md.sinin toplantı ile davet arasında en az iki haftalık bir süre bulunmasına ilişkin hükmü ‘’nisbi emredici’’ nitelikte olup, bu hükme aykırılık davetin usulsuzluğune ve ilgili genel kurulda alınan kararların iptaledilebilirliklerine yol açar[11].

Davetin içeriği bakımından, genel kurul toplantısının yeri, zamanı ve gündemi yer almalıdır. Davet ilan ve mektuplarında ortaklığın ünvanı hiç gösterilmemiş veya gösterilen ünvanın ortaklığa ait olduğu anlaşılamıyor ise, yapılan davet ve bu davet üzerine toplanan genel kurulda alınan kararlar yok sayılmalıdır.

Toplantı yeri ve zamanının da yeterli şekilde gösterilmesi gerekir. Aksi halde, davetin ilgili bulunduğu genel kurulda alınan kararların iptaledilebilirlikleri sözkonusu olabilir. TTK md. 409/3 ’de anasözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, genel kurulların ortaklığın merkezinin bulunduğu yerde toplantıya davet edileceği belirtilmiştir. Anasözleşme ile toplantı yerinin belirlenmesi yetkisinin daveti yapacak organa, örneğin yönetim kuruluna bırakılması da mümkündür. Bu takdirde, daveti yapan organın bu yetkisini iyiniyetle kullanması gerekir. Aksi halde, İlgili genel kurulda alınan kararlar iyiniyete aykırı alınmış, iptaledilebilir kararlar olur.

Davet ilan ve mektuplarında genel kurul toplantısının nerede ve ne zaman yapılacağı hiç belirtilmemiş veya tamamıyla yanlış ya da pay sahiplerinin toplantı yer ve zamanını saptayabilmelerine imkan bırakmayacak derecede noksan veya şaşırtıcı nitelikte belirtilmiş ise, böyle bir davet üzerine toplanan genel kurulda alaınan kararlar iptal edilebilir kararlardır[12].

Genel kurulu toplantıya davete dair olan ilan ve davet mektuplarında toplantı gündeminin yer alması gerekir. TTK md. 413 doğrudan doğruya halihazır paysahiplerinin çıkarlarının korunmasına ilişkin olduklarından  ‘’nisbi emredici’’ niteliktedirler. Anılan maddeye aykırı olarak(yani davet metninde gündemü hiç veya gereği gibi göstermemiş olarak) yapılan davet yok olmayıp usulsuzdür; ve bu usulsuz davet üzerine toplanan genel kurulda alınan kararlar da iptaledilebilir kararlardır[13].

TTK md. 413/2’de gündemde gösterilmeyen konularda karar alınamayacağı hükmüne yer verilmekle yetinilmiş, bu hükme tabi olmayan kararlardan açıkça sözedilmemiştir. Ancak hukukumuzda doktrinde genel kurulun olağanüstü olarak toplanmasının ve yönetim kurulu üyelerinin azlinin gündemde bulunmasa bile genel kurulda karara bağlanabileceği savunulmaktadır[14].

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin de yetkisiz organ ve kişilerce yapılan davet üzerine toplanan genel kurullarda alınan kararların yoklukla malul olduklarını kabul ettiği gibi eTTK’nun 368. Maddesinde(TTK md. 414) belirtilen merasime aykırı olarak yapılan davet üzerine toplanan genel kurullarda alınan kararların da ilkin yoklukla malul ve daha sonra da iptal edilebilir olduklarına[15] hükmetmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, yukarıdaki görüşleri yanında, ayrıca, sırf davet merasimine aykırılığın alınan kararların iptaline tek başına neden oluşturamayacağı, sadece pay sahiplerine TTK’nun 381/1 No.1 maddesinde belirtilen kolaylıklı şekilde iptal davası açma hakkını vereceği, sözkonusu genel kurul kararlarının iptaline hükmedilebilmesi için bunların ayrıca kanuna, anasözleşmeye veya afaki iyi niyete aykırı olduklarının iddia ve isbat edilmesi gerektiği görüşünü de benimsemiştir[16].

Genel kurulun toplantıya, yasa veya esas sözleşmeye göre yetkili olmayanlar tarafından çağırılması, genel kurulda yasada öngörülen toplantı ve karar yeter sayılarına aykırı olarak karar alınması, genel kurula davetin yasaya veya esas sözleşmeye uygun biçimde yapılmaması, genel kurul kararlarının yokluğuna yol açar.

 

4) DAVETSİZ GENEL KURUL

 

Davete ilişkin hükümlerle güdülen asıl amaç, bütün pay sahiplerini genel kurul toplantısından ve toplantının gündeminden haberdar etmek ve toplantıya katılabilmelerini sağlamaktır. Böylece paysahipleri ortaklıktaki haklarını genel kurulda kullanabileceklerdir. Ancak asıl amacın bütünüyle gerçekleştiği ve buna bağlı olan paysahipliği haklarının kullanılabilmesi imkanının da doğmuş olduğu durumda artık davete de gerek olmamalıdır. TTK’nun 416/1 Md. sine göre, ‘’Bütün payların sahipleri veya temsilcileri, aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde, genel kurula katılmaya ve genel kurul toplantılarının yapılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla, çağrıya ilişkin usule uyulmaksızın, genel kurul olarak toplanabilir ve bu toplantı nisabı varolduğu sürece karar alabilirler.’’ Hükümden anlaşıldığı üzere kanun koyucu davetsiz bir genel kurulun var sayılmasını şu iki koşulun gerçekleşmesi durumunda kabul etmektedir. 1-Bütün payların sahip veya temsilcilerinin hazır bulunmaları, 2-Paysahiplerinin toplantıya ve karara itiraz etmemiş bulunmaları.

 

5)GENEL KURULUN TOPLANMASI

 

Kanun kurula katılmanın ve oylamanın doğru ve güvenli cereyanını sağlamak amacıyla toplantıda hazır bulunan paysahipleri veya temsilcilerinin ad ve soyadları ile adreslerini ve pay miktarını gösteren ve toplantıyı yöneten başkan tarafından imza edilen bir cetvelin (hazirun cetvelinin) ilk oylarıntoplanmasından önce hazır bulunanların görebilecekleri bir yere asılmasını emretmiştir(TTK md.417). Cetvelin hiç veya gereği gibi hazırlanmaması yağut paysahiplerinin incelemelerine hazır  bulundurulmaması genel kurulun ve dolayısıyla kararın mevcudiyetini değil geçerliliğini etkiler, yani iptaledilebilirliğe yol açar[17].

TTK md. 418’e göre, ‘’... bu Kanunda veya esas sözleşmede, aksine daha ağır nisap öngörülmüş bulunan hâller hariç...’’ ibaresinde anlaşılacağı üzere toplantı yetersayısı ile ilgili hüküm emredici olmayıp ‘’yedek’’ bir hükümdür[18]. Kanunun toplantı yetersayısı ile ilgili hükümlerine aykırılık halinde genel kurulun ve bu kurulda alınan kararların yokluğunu kabule imkan yoktur; aksine bu durumda  hatalı olarak toplanmış bir genel kurul sözkonusudur ve bu kurulda alınan kararlar da iptaledilebilir kararlardır[19].

Ticaret ortaklıklarının ve bu arada anonim ortaklıkların medeni haklardan istifade ehliyetleri gerek iç ve gerekse dış ilişkide işletme konuları ile sınırlanmış olup bu sınırın dışında yapılan işlemler(örneğin genel kurulda işletme konusu dışında alınan kararlar) istifade ehliyetinin dışında bulunmaları nedeniyle yoklukla maluldur[20].

Ortaklık içi ilişkilerle ilgili olmayan, yani üçüncü kişilerin haklarına müdahale oluşturan veya diğer organların münhasır yetkilerine giren hususlara ilişkin bulunan genel kurul kararları hiçbir hüküm doğurmazlar[21]. Sözü edilen üçüncü kişi kavramı bazen paysahiplerini de kapsar.
 

 

6) GENEL KURUL KARARLARININ YOKLUĞUNUN İLERİ SÜRÜLMESİ

 

Genel kurul kararlarının yokluğu, bunda hukuki yararı bulunan herkes tarafından ve bir süreye bağlı olmaksızın itiraz şeklinde veya dava yoluyla ileri sürülebilir. Yok olan bir genel kurul kararı şeklen meydana gelmemiş olması dolayısıyla başlangıçtan itibaren hiçbir hüküm doğurmadığından, bununla ilgili olarak açılan dava bir tesbit davası niteliğindedir[22].

Yokluğun itiraz şeklinde ileri sürülmesi belli bir şekle tabi değildir. Bu konuda açılacak tesbit davası ise genel hükümlere tabidir.
 

B- GENEL KURUL KARARLARININ BUTLANI

 

Butlan, bir hukuki işlemin, hukuk düzeni tarafından öngörülen geçerlilik şartlarını içermemesi nedeniyle başlangıçtan itibaren hüküm ve sonuç doğurmamasıdır[23]. Butlan halleri bir genel kural olan BK’nun 19-20. Maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre bir genel kurul kararı konusu bakımından, kamu düzenine, emredici hükümlere, ahlak ve adaba, kişilik haklarına aykırı veya konusu bakımından imkansız ise, batıldır, yani hukuken bir hüküm ifade etmez.

Yoklukla malul kararlar da olduğu gibi, batıl bir karara karşı da, TTK md. 445 ‘deki 3 aylık hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman butlanın tesbiti davası açılabilir. GK kararının batıl olduğu sadce işlemin tarafları tarafından değil, herkes tarafından ileri sürülebilir. Ayrıca yargıç, GK kararının geçersiz olduğunu re’sen de dikkate alır. Bu itibarla, teknik olarak geçersizliğin ileri sürülmesi bir def’i değil, itirazdır[24].

Yokluk ve butlanın hukuki sonucu her ikisi de baştan itibaren hükümsüzdür. İkisi arasındaki fark teoriktir. Yoklukla malul GK kararı ‘’kurucu unsurları içermemesi’’ nedeniyle mevcut değildir; geçersiz GK kararı ise, mevcut olmakla birlikte ‘’geçerlilik unsurlarını içermemesinden’’ dolayı ölü doğmuştur[25].

TTK’da bulunan butlan halleri md.447 hükmünde özel olarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Buna göre genel kurul kararının:

a) Paysahibinin genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanunen vazgeçilmez nitelikte haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran,

b) Paysahibinin bilgi alma inceleme ve denetim haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran ve

c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan

kararları batıldır[26]

 

1- Paysahibinin Vazgeçilmez Nitelikteki Haklarını Sınırlandıran veya Ortadan kaldıran GK kararları

 

            Vazgeçilmez hakların sınırlandırılamazlağını, ortadan kaldırılamazlığını zedeleyen GK kararları batıl addedilmiştir[27](TTK Md. 447-1/a). Lakin pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki haklarını sınırlandıran her türlü GK kararının yaptırımı butlan değildir. Bu konuda ölçüt, münferit bir hadisede pay sahiplerinin vazgeçilmez haklarını ihlal eden GK kararlarının yaptırımı iptal edilebilirlik iken, sözkonusu hakları ortadan kaldırmaya matuf GK kararlarının yaptırımı butlandır[28].

 

2- Pay sahibinin Bilgi Alma, İnceleme ve Denetleme Hakkını Kanunen İzin Verilen Ölçünün Ötesinde Sınırlandıran GK kararları

 

            Bu durum TTK md. 447-1/b ‘de butlan sebebiyle hükümsüzlük hali olarak belirtilmiştir. A.Ş. ‘lerde bilgi alma hakkı vazgeçilmez haklardandır. O halde söz konusu hakları bazı pay sahipleri açısından kaldırmanın ötesinde söz konusu hakları kaldırmak veya sınırlamak gayesi var ise karar butlan ile sakatlanmış olacaktır[29].

 

3- Şirket Temel Yapısını Bozan veya Sermayenin Korunması Hükümlerine Aykırı Olan GK Kararları

 

                        Bu butlan sebebi TTK md. 447/1-c ‘de düzenlenmiştir. A.Ş. ‘nin temel yapısını oluşturan özelliklerin bazıları; sermayenin paylara bölünmüş olması, sınırlı mesuliyet, anonimlik, payların devredilebilirliği, YK ve GK’nın devredilemez görev ve yetkilerinin belirtilmiş olması, hesap verilebilirlik gibi özelliklerdir. Örneğin YK üyesi olmayan bir şahsa üyelik hakkı tanınması şeklindeki GK kararı da A.Ş.’nin organik yapısına aykırı bulunacağından batıldır. Bu gibi A.Ş. ‘in yapısına uymayan GK kararları batıl olacaktır.

 

4- Diğer Butlan Sebepleri

                        TTK md.447’de batıl olan GK kararları sınırlı sayıda değildir. Sayılan haller dışında da GK kurul kararlarının batıl olması durumu ortaya çıkabilir. Öyleyse, TTK’da açıkça belirtilen bir neden görülmese dahi bir A.Ş. GK kararının emredici kurallara, ahlaka, kamu düzenine aykırı olması halinde butlan yaptırımı gündeme gelecektir.

 

-Emredici Hükümlere Aykırılık:

Mutlak emredici hükümler doğrudan doğruya kamu çıkarına ilişkin bulunan, uyulması ve uygulanması hiç bir suretle paysahiplarinin arzu ve takdirlerine bağlı olmayan hükümlerdir. TTK’nda ve diğer kanunlarda yer alan bu türden hükümlere konuları itibariyle aykırı bulunan genel kurul kararları batıldırlar.

Anonim ortaklık alanında genel kurul kararlarının unsurlarına, anonim ortaklığın temel niteliklerine ve ortaklık alacaklılarının çıkarlarının korunmasına ilişkin bulunan hükümler mutlak emredici niteliktedirler. Bu hükümleri; 1) Genel kurul kararlarının unsurlarına ilişkin, 2) Ortaklığın temel niteliklerine ilişkin ve 3)Alacaklıların çıkarlarının korunmasına ilişkin emredici hükümler olarak sıralayabiliriz.

 

-Ahlak ve Adaba Aykırılık

Genel kurul kararlarının ahlak ve adaba aykırılığı; 1)Kararın konusu bakımından, 2)Kararın amaç ve konusundan anlaşılan genel karakteri bakımından ve 3)Kararın meydana gelişi bakımından söz konusu olabilir. Kararın konusu bakımından ahlak ve adaba aykırılık genel kurul kararının bizatihi konusunu teşkil edip, onun mteninden anlaşılabilir.

Amaç ve konusundan anlaşılan genel karakteri bakımından anlaşılan genel kurul kararı sırf konusu bakımından değil de amaç ve konusundan anlaşılan genel karakteri itibariyle ahlak ve adaba aykırı olabilir. Bu konuda Moroğlu, genel kurul kararının konu saik ve maksatlarından anlaşılan genel karakterleri itibariyle ahlak ve adaba aykırı bulundukları durumlarda BK md. 20’deki butlan müeyyidesini uygulamaya TTK 381. Md.’nin metni karşısında esas itibariyle imkan yoktur.

            Diğer butlan sebepleri, TTK ve BK ‘nın ilgili hükümlerinden yararlanılarak da tespit edilebilir. Örneğin eşit işlem ilkesine aykırılık durumunda alınan GK kararları batıldır. GK’ya katılma, bilgi alma ve inceleme hakkı mutlak eşitlik ilkesinin geçerli olduğu haklardandır.

            Sorumluluk hükümlerini(md.549 ve md.554.) ortadan kaldırmaya yönelik GK kararları da batıldır. Bu hükümler kamu düzeniyle ilgili olduğundan dolayı batıldır. A.Ş.’nin alacaklılarını, çalışanlarını, muhtemel pay sahiplerini koruyan hükümlere aykırı GK kararları[30], kesinleşmiş mahkeme kararına aykırı GK kararları[31], payın itibari değerinin yasaya aykırı belirlenmesi yönündeki GK kararları[32], butlan hallerinden bazılarıdır. Butlan halleri kanunda sınırlı olarak sayılmadığından çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir.

           

 

BUTLANIN TESBİTİ DAVASI

 

TTK ‘nda  butlan sebeplerine yer verilmişken, butlanın ileri sürülebilmesi için açılacak butlan davası hakkında bir düzenleme yapılmamıştır.

Ancak TTK md. 448-451 md. lerinde; iptal veya butlan davası açıldığında yönetim kurulu söz konusu davanın açıldığını ve duruşma gününü usulüne göre ilan etmelidir. Ayrıca bu ilanı şirketin internet sitesinden yayınlamalıdır. Butlan davası kesinleştikten sonra bütün pay sahipleri hakkında hüküm ifade eder ve yönetim kurulu  bu kararın bir suretini ticaret siciline tescil ettirmeli ve internet sitesinde yayınlamalıdır.

Butlanın tesbiti davasında, bir menfaatin söz konusu olması halinde, alınan GK kararının batıl olduğunun tesbiti için dava açılacaktır.

Butlan her zaman herkes tarafından ileri sürülebileceğinden, GK kararının batıl olduğuna ilişkin bir tespit davası açılabileceği gibi, açılmış bir davada tarafların ilgili GK kararının butlan ile sakat olduğunu ileri sürmesi de mümkündür[33]. Kaldı ki, taraflar bu hususu ileri sürmese dahi hakim butlan halini re’sen daikkate almalıdır. Butlanın tesbiti davasında görevli ve yetkili mahkeme şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesidir. Dava sonucu verilecek karar tüm pay sahipleri için geçerli olacaktır. 

KAYNAKÇA

 

ARSLANLI Halil, Anonim Şirketler, I. Anonim Şirketin Organizasyonu ve Tahviller, İstanbul 1960.

ARSLANLI Halil, Anonim Şirketler, II-III. Anonim Şirketin Organizasyonu ve Tahviller, İstanbul 1960.

ATİK Bekir, Örnek İçtihatlarla Anonim Şirketlerde Genel Kurul Toplantısı, Ankara 2013.

İMREGÜN Oğuz, Anonim Ortaklıklar, İstanbul 1989

İMREGÜN Oğuz, Türk Ticaret Kanununa göre Ticaret Şirketlerinin Ehliyeti ve Temsili, II. Banka ve Ticaret Hukuku Haftası, Ankara 1962

MOROĞLU Erdoğan, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2009

MOROĞLU Erdoğan, Yargıtay Kararları Sempozyumu C. VIII

PULAŞLI Hasan, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Y.2013, Sa. 1-2 885 Anonim Şirket Genel Kurul Kararlarinin Sakatliği Ve Müeyyidesi

 



[1] PULAŞLI Hasan, s.886.
[2] PULAŞLI Hasan, s.886.
[3] Pulaşlı, s.892.
[4] PULAŞLI Hasan, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Y.2013, Sa. 1-2 885 Anonim Şirket Genel Kurul Kararlarinin Sakatliği Ve Müeyyidesi
[5] PULAŞLI Hasan, s.1.
[6] Av. Bekir ATİK, Örnek İçtihatlarla Anonim Şirketlerde Genel Kurul Toplantısı s.54.
[7] MOROĞLU, Erdoğan Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2009, s.65
[8] Moroğlu, A.O., s.68.
[9] Moroğlu, TTK ve İlgili Mevzuat s.255-257.
[10] Moroğlu, Yargıtay Kararları Sempozyumu C. VIII, s.50 vd.
[11] Moroğlu, Yargıtay Kararları Sempozyumu C. VIII, s.58. dipnot No:32.
[12] Moroğlu, A.O., s.90-91.
[13] Moroğlu, A.O., s.91.
[14] Bkz. Moroğlu, s.94; Arslanlı Halil, Anonim Şirketler, ıı-ııı. Anonim Şirketin Organizasyonu ve Tahviller, İstanbul 1960. s.23 ve dipnotu No:66; İmregün Oğuz, Anonim Ortaklıklar, İstanbul 1989, s.118-120.
[15] Moroğlu, A.O., s.97.
[16] Moroğlu, A.O., s.97.
[17] Moroğlu, A.O., s.107-108.
[18] Moroğlu, A.O., s.109
[19] Arslanlı (A.Ş. II-III, S.39’da dipnot No:101)
[20] Arslanlı, A.Ş. I, s.31, İmregün, Türk Ticaret Kanununa göre Ticaret Şirketlerinin Ehliyeti ve Temsili, II. Banka ve Ticaret Hukuku Haftası, Ankara 1962, s.277 vd.
[21] Arslanlı A.Ş. II-III, S.6
[22] Moroğlu, A.O., s.127-128.
[23] PULAŞLI Hasan, s.255.
[24] PULAŞLI Hasan, s.895.
[25] PULAŞLI Hasan, s.895.
[26] PULAŞLI Hasan, s.895.
[27] METİN Umut, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt 87 Sayı 4, 2013, s.177.
[28] İstanbul Barosu Dergisi, Cilt 87 Sayı 4, 2013, s.177.
[29] İstanbul Barosu Dergisi, Cilt 87 Sayı 4, 2013, s.179.
[30] METİN, s.183.
[31] METİN, s.183.
[32] METİN, s.183
[33] METİN, s.186.

bu yazı sizin için faydalı oldu mu?